Taraflar arasındaki “iş kazasının ve maliyet oranının tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ………..İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 14.06.2011 gün 2008/165 E., 2011/352 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay …. Hukuk Dairesinin 26.02.2013 gün ve 2011/13874 E., 2013/3332 K. sayılı ilamı ile;
(…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, 22.7.2005 tarihinde davalı işyerinde sağ ayağına alüminyum plaka düşmesi sonucu ağır yaralandığını, kaza nedeniyle tüm vücudunda %19 oranında fonksiyon kaybı meydana geldiğini iddia ederek, olayın iş kazası olduğunun ve maluliyet oranının tespitini talep etmiştir.
Mahkemece; davacının 24.7.2005 tarihinde işyerinde geçirdiği kazanın, iş kazası olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 23.5.2005 veya 24.5.2005 tarihinde davalı işyerinde çalışırken ustabaşı …’nın, yanından geçerken istiflenmiş alüminyum parçalarına bastığı, alüminyum parçalarından birisinin kayarak sağ ayak baldırına çarptığı şeklinde beyanda bulunduğu, gerek müfettiş soruşturmasındaki tanık beyanları gerekse de Mahkeme tarafından dinlenen tanık beyanlarında, davacının işyerinde kazaya maruz kalmadığının belirtildiği, davacının kaza olduğunu iddia ettiği tarihten hemen hastaneye başvurusunun olmadığı, 27.7.2005 tarihinden sonra hastaneye yattığı, davacının ayağından daha önce rahatsızlığının olduğunun tanık beyanları ile sabit olduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını belirgin olarak olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 11/A maddesi oluşturmaktadır. Anılan maddeye göre, iş kazası a)sigortalının işyerinde bulunduğu sırada b)işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla c)sigortalının, işveren tarafından görev ile başka yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d)sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında sigortalıya hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaylardır. Zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası sayılması için 1)sigorta olayına maruz kalan kişinin 506 sayılı Yasa’nın 2. Maddesi anlamında sigortalı olması 2) Sigorta olayının, maddede sayılı sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, sigorta olayının iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunludur.
Somut olayda; davacının, 506 sayılı Kanunun 11/A maddesi kapsamında iş kazasına maruz kaldığına ilişkin davacının soyut iddiaları dışında delil bulunmadığı, davacının ayağındaki rahatsızlığın işe girmeden öncede olduğu tüm dosya kapsamından sabittir. Bu durumda toplanan delillere göre davanın reddi yerine kabulü doğru olmamıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hatalı değerlendirme sonucu kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
##########
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava,iş kazası olduğunun ve maluliyet oranının tespiti istemine ilişkindir..
Davacı vekili; davacının, davalı ……….. San.ve Tic.Ltd.Şti.’nde çalışırken 22.07.2005 meydana gelen iş kazası sonucu sağ ayağına alüminyum plaka düşmesi nedeniyle ağır yaralandığını, kaza nedeniyle davacının ayağındaki hasar ile %19 oranında tüm vücudunda fonksiyon kaybı meydana geldiğini, davacının, olayın iş kazası olduğu ve sakat kaldığının tespiti hususunda teşebbüslerde bulunduğunu ancak bir sonuç alamadığını, davacının geçirdiği iş kazası sonucu bir ayağını kullanamaz hale geldiğini, koltuk değnekleri olmadan ayakta duramaz durumda olduğunu, çok basit ihtiyaçlarını dahi yerine getiremeyecek derecede malul kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, davacının geçirdiği kazanın iş kazası olduğunun ve maluliyet oranının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ……………vekili; davacının işyerinde herhangi bir kazaya maruz kaldığını gören ve bilen bir tanığın bulunmadığını, söz konusu olayın 506 sayılı Kanunun 11. maddesi hükmüne göre iş kazası olmadığı, davacının iddialarını ve müfettiş raporunun aksini belgelerle ispatlaması gerektiğini, sadece tanık beyanları ile davanın ispatının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ………… İnş. Taah.San.ve Tic. Ltd.Şti vekili; aynı konuda daha önce davacı tarafından açılan davalarda, davacının kazadan kaynaklanan tüm maddi ve manevi tazminatlarını, kıdem ve ihbar tazminatlarını aldığını ve davalardan feragat ettiğini, verilen kararların kesinleştiğini, davacının ayağının işe girdiğinde dahi problemli olduğunu, bu nedenlerle kendisine oturarak yapması için işler verildiğini, daha önceki iş yerinden ayağında ağrılar olması nedeniyle ayrıldığını, iddia edilen kaza tarihinden önceki tarihlerde bir çok kere ortopedi doktoruna gittiğini ve istirahatlar kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; kazanın davacının işyerinde işini yaparken meydana geldiği gerekçesiyle, davacının 24.07.2005 tarihinde işyerinde geçirdiği kazanın, iş kazası olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davalılar vekilinin temyizi üzerine hüküm; Özel Dairece yukarıda gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; önceki gerekçeler tekrar edilerek verilen direnme kararını davalılar vekili temyiz etmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının, 506 sayılı Kanunun 11/A maddesi kapsamında iş kazasına maruz kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
Çekişmenin çözümlenmesi için, öncelikle, olayın iş kazası olduğunun saptanmasında başvurulacak yasal dayanakların ve uygulanacak ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır.
Hemen ifade edilmelidir ki, “iş kazası” yasada tanımlanmamış; ancak 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu uygulaması yönünden bir kazanın hangi “hal ve durumlarda” iş kazası sayılacağı “yer ve zaman” koşullarıyla sınırlanarak belirtilmiştir.
Konuya ilişkin ve olay tarihinde yürürlükte bulunan yasal düzenleme, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “İş Kazası ve Meslek Hastalığının Tarifi” başlıklı 11. maddesinde yer almakta ve bu maddenin iş kazasına ilişkin (A) fıkrasında aynen;
“A) İş kazası aşağıdaki hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır.
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
c) Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında. …….”
Hükmü yer almaktadır.
Açıklanan bu madde hükmüne göre, iş kazası; maddede sayılı olarak belirtilmiş hal ve durumlardan herhangi birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır.
Bu bakımdan 11. madde teknik yönden tanımlayıcı hukuk kuralıdır. Bunun uygulamaya ilişkin sonucu ise; bir olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağının anılan maddenin tanımı ve öngördüğü unsurlar çerçevesinde belirlenebileceğidir. Yasanın açık hükümleri bir yana bırakılarak, iş kazası kavramının unsurlarının belirlenmesine olanak yoktur. Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için, sigortalıyı bedence ve ruhça zarara uğratan olayın maddenin belirlediği “hal ve durumlardan” birinde meydana gelmiş bulunması gerekli ve yeterlidir. Bu sınırlı durumlar dışında meydana gelen ve sigortalıyı ruh ve bedence zarara uğratan olayların iş kazası olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır.
Gerek uygulama ve gerek öğretide açıkça kabul edildiği ve madde metninden de anlaşıldığı üzere bu maddede sayılan haller örnekleme niteliğinde değil, sınırlayıcı niteliktedir. Bu hallerden birine girmeyen sigorta olayı iş kazası sayılamaz. Sayılan bu hallerin birlikte gerçekleşme koşulu bulunmayıp, herhangi birinin gerçekleşmiş olması gerekli ve yeterlidir.
Eş söyleyişle, iş kazası hukuksal nitelikte bir olay olup, bu olayın yukarıda açıklanan yasa maddesinde sınırlandırılan ve belirtilen hallerden herhangi birinin oluşmasıyla ortaya çıkması gerekir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve somut olay dikkate alındığında; davacının, 506 sayılı Kanunun 11/A maddesi kapsamında iş kazasına maruz kaldığına ilişkin davacının soyut iddiaları dışında delil bulunmadığı, davacının ayağındaki rahatsızlığın işe girmeden önce de olduğu, …..İş Mahkemesinin 27.09.2006 gün 2006/2092 E-485 Karar sayılı kesinleşmiş ilamınından da anlaşılacağı üzere davacı tarafından davalı şirket aleyhine açılan iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasında davacının kazadan kaynaklanan tüm maddi ve manevi tazminatlarını aldığını, ayrıca kıdem ve ihbar tazminatlarını da aldığını beyan ederek davalardan feragat ettiği de dikkate alındığında açıklanan bu gerekçelerle yerel mahkemece verilen direnme kararının bozulması gerekmektedir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler Özel Daire bozma ilamının gerekçesinin yeterli olduğu görüşünü ileri sürmüşlerse de yukarıda açıklanan gerekçelerle çoğunluk tarafından bu görüşe itibar edilmemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hatalı değerlendirme sonucu kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, yukarıda açıklanan bu değişik gerekçelerle direnme kararının bozulması gerekir.
S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 09.03.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.